Kasım 2025 itibarıyla yayınlanan son akademik makaleler ve koruma raporları, Yenikapı'daki "Theodosius Limanı"nda bulunan 37 batığın, sadece ahşap yığınları olmadığını kanıtlamaktadır. Bu batıklar, günümüz gemi mühendisliğine ilham veren teknik detaylara sahiptir. Özellikle Yenikapı Batıkları üzerine yapılan son "Dendroarkeolojik" analizler (ağaç yaş tayini), gemilerin yapımında kullanılan kerestelerin Karadeniz ve Istranca ormanlarından geldiğini kesinleştirmiş ve dönemin ekolojik haritasını çıkarmamıza olanak tanımıştır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin 2025 yılı sonu faaliyet raporlarına göre, batıkların konservasyon (koruma) süreçlerinde "dondurarak kurutma" (freeze-drying) aşamasının büyük bir kısmı tamamlanmış durumdadır. Bu durum, sualtı arkeolojisinde bir devrim niteliğindedir; çünkü dünyada ilk kez bu kadar büyük bir koleksiyon (37 gemi), tek bir merkezde ve en son teknolojiyle korunmaktadır. Okuyacağınız bu makalede, Yenikapı'nın teknik sırlarını, 2025 yılında Haydarpaşa kazılarına olan etkisini ve bu mirasın neden paha biçilemez olduğunu en güncel verilerle inceleyeceğiz. Tarihin derinliklerine, İstanbul'un "sıfır noktasına" inmeye hazır mısınız?
Yenikapı Batıkları, İstanbul'un Yenikapı semtinde, Marmaray ve Metro projeleri inşası sırasında ortaya çıkarılan, MS 5. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar tarihlenen, dünyanın en geniş orta çağ gemi koleksiyonudur. Burası, Bizans İmparatorluğu'nun en önemli dış ticaret kapısı olan "Theodosius Limanı"dır (Portus Theodosiacus). Ancak 2025 perspektifinden baktığımızda, bu batıklar sadece müzelik birer obje değil, "Deneysel Arkeoloji"nin en önemli kullanım alanıdır.
Peki, bu batıklar nerede ve nasıl "kullanılır"?
Arkeolojide bir buluntunun kullanılması, onun bilimsel veriye dönüştürülmesi demektir. Yenikapı Batıkları, günümüzde şu alanlarda aktif bir veri kaynağı olarak kullanılmaktadır:
LSI (Latent Semantic Indexing) bağlamında; bu batıklar "deniz ticareti", "Bizans donanması", "kadırga teknolojisi" ve "antik liman yapıları" kavramlarıyla doğrudan ilişkilidir. Özellikle bulunan "Galyon" tipi savaş gemileri, dünyada eşi benzeri olmayan örneklerdir.
Yenikapı'da bulunan 37 batığın teknik analizi, o dönemin teknolojisinin sanılandan çok daha ileri olduğunu göstermektedir. 2025 yılı laboratuvar sonuçlarına göre, bu gemilerin ahşap koruma ve inşa teknikleri şaşırtıcı detaylar içermektedir.
Teknik Detaylar ve Sınıflandırma:
Yenikapı batıkları temel olarak iki ana gruba ayrılır:
Malzeme ve İnşa Tekniği (2025 Analiz Verileri):
Teknik Karşılaştırma Tablosu:
Buradaki "değiştirme" kavramını, arkeolojik bir buluntunun "konservasyon" (koruma) süreci olarak ele almak en doğrusudur. Çünkü sualtından çıkarılan organik bir eser, müdahale edilmezse atmosferik ortamda birkaç saat içinde kuruyup toza dönüşür. Yenikapı Batıkları'nın müzeye hazır hale getirilmesi, kimyasal ve fiziksel bir başkalaşım (değişim) sürecidir.
Kullanım Alanı: Müze ve Eğitim
Bu batıklar, kurulması planlanan ve proje çalışmaları 2025 sonunda hız kazanan "Yenikapı Batıkları Müzesi"nde sergilenecektir. Şu an için bir kısmı "Yenikapı 12" gibi replikalarla (yeniden üretim) denizlerde yüzdürülerek deneysel arkeoloji alanında kullanılmaktadır.
Batıkların İşlenme ve Değişim Süreci (Adım Adım):
Bu süreç, "çürümüş bir odunu", binlerce yıl daha dayanacak "müze eserine" dönüştüren bilimsel bir sanattır.
Yenikapı kazılarından önce, tarih kitapları İstanbul'un kuruluşunu MÖ 7. yüzyıla, Megaralıların geldiği döneme dayandırıyordu. Ancak Yenikapı Batıkları'nın alt katmanlarında, deniz seviyesinin daha düşük olduğu dönemlere ait "Neolitik" (Cilalı Taş Devri) yerleşimler bulundu.
2025 yılında yapılan karbon-14 testlerinin teyit ettiği üzere, burada bulunan ayak izleri, mezarlar ve ahşap kalıntılar MÖ 6500 yıllarına aittir. Yani İstanbul'un tarihi sanılanın aksine 2500 yıllık değil, 8500 yıllıktır. Bu keşif, İstanbul'u sadece bir Roma/Bizans şehri olmaktan çıkarıp, insanlık tarihinin en eski yerleşimlerinden biri statüsüne yükseltmiştir. Bu durum, tarih kitaplarının yeniden yazılmasına neden olan küresel çapta bir olaydır.
Müze projesi uzun yıllardır İstanbul'un gündemindedir. Kasım 2025 itibarıyla İBB ve Kültür Bakanlığı kaynaklarından yansıyan bilgilere göre, Yenikapı'da bulunan eserlerin sergileneceği alanla ilgili mimari proje yarışmaları sonuçlanmış ve uygulama aşaması için hazırlıklar sürmektedir.
Batıkların konservasyon (koruma) sürecinin çok uzun ve hassas bir kimyasal süreç olması (yaklaşık 10-15 yıl), müzenin açılışını geciktiren en temel faktördür. Ancak şu anda birçok batığın "Freeze Drying" aşamasından çıktığı ve montaja hazır olduğu bilinmektedir. Müzenin etaplar halinde, önümüzdeki 2-3 yıl içinde ziyaretçiye açılması hedeflenmektedir. O zamana kadar bazı parçalar İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde geçici sergilerde görülebilir.
Normal şartlarda ahşap, deniz suyunda yaşayan "Teredo Navalis" (gemi kurdu) gibi organizmalar ve bakteriler tarafından kısa sürede yok edilir. Ancak Theodosius Limanı'nın kendine has jeolojik yapısı bu durumu engellemiştir.
Liman, zamanla Lykos (Bayrampaşa) Deresi'nin taşıdığı alüvyonlarla dolmuştur. Bu alüvyonlar, batıkların üzerini kalın bir çamur tabakasıyla örtmüştür. Çamur, oksijenin alt katmanlara geçişini tamamen keserek "anaerobik" (oksijensiz) bir ortam yaratmıştır. Oksijenin olmadığı yerde, ahşabı çürüten bakteri ve mantarlar yaşayamaz. Bu sayede 1000 yıl önceki halatlar, hasırlar ve hatta amforaların içindeki zeytin çekirdekleri bile bozulmadan, sanki dün batmış gibi günümüze ulaşmıştır.
Yenikapı kazıları (Avrupa Yakası) ile şu an devam eden ve 2025'in son aylarında da gündemde olan Haydarpaşa kazıları (Anadolu Yakası), İstanbul'un tarihini tamamlayan iki yapboz parçası gibidir.
Yenikapı'da Theodosius Limanı bulunurken, Haydarpaşa'da antik "Khalkedon" (Kadıköy) şehrinin izleri ve liman yapıları bulunmuştur. Yenikapı'da elde edilen arkeolojik deneyim ve "sualtı kazı metodolojisi", şu an Haydarpaşa'da uygulanmaktadır. Yenikapı, İstanbul'un ticaret merkeziyken, Haydarpaşa'nın (Khalkedon) "Körler Ülkesi" olarak adlandırılan karşı kıyısı olduğu arkeolojik kanıtlarla doğrulanmıştır. Her iki kazı da deniz seviyesi değişimlerini ve şehrin ticaret ağını anlamamız için birbirini doğrulayan veriler sunmaktadır.
Yenikapı 12, kazılarda bulunan 12 numaralı batığın (bir ticaret teknesi) birebir kopyası olarak inşa edilen ve halen yüzen bir "yüzen laboratuvar"dır. Bu proje, sadece bir maket yapımı değil, bilimsel bir deneydir.
Arkeologlar ve gemi mühendisleri, bu replikayı inşa ederken Bizans dönemindeki aletleri ve yöntemleri kullanmışlardır. 2025 yılında dahi bu tekneyle yapılan seyir denemeleri, o dönem gemilerinin rüzgara karşı performansını, yük taşıma kapasitesini ve hızını ölçmek için kullanılmaktadır. Yenikapı 12, müzelerde camekan arkasında duran tarihin, denizlerde canlanmış halidir ve akademik tezlere konu olmaya devam etmektedir.
Dünya sualtı arkeolojisinde Yenikapı Batıkları'nı diğer ünlü batıklarla (örneğin Uluburun Batığı veya Pisa Gemileri) karşılaştırmak, bu keşfin büyüklüğünü anlamak için elzemdir.
Burada "alternatif ürün" kavramını, tarih turizmi ve akademik veri kaynağı olarak diğer arkeolojik alanlar ile kıyaslayabiliriz.
Neden Yenikapı Batıkları Daha Avantajlı Bir Veri Kaynağıdır?
İstanbul'un derinliklerinden gelen bu fısıltı, sadece geçmişi değil, geleceği de şekillendiriyor. 2025 yılının son günlerinde, Yenikapı Batıkları üzerine yapılan her yeni analiz, bizi atalarımızın mühendislik dehasına bir adım daha yaklaştırıyor. Bu batıklar, toprağın değil, suyun hafızasının ne kadar güçlü olduğunu kanıtlıyor. İstanbul'un tarihini değiştiren bu devrim, müzeleşme süreci tamamlandığında tüm dünya için bir çekim merkezi olmaya devam edecek.
Tarihin en büyük denizcilik arşivini yerinde keşfetmek, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ndeki en güncel sergileri ve restorasyon süreçlerini takip etmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın resmi duyurularını ziyaret etmeyi unutmayın! Geçmiş, keşfedilmeyi bekliyor.
Muhabir : İrfan Üstün