Trabzon’un Maçka ilçesinde, Altındere Vadisi’ne hakim Karadağ’ın eteklerinde, adeta gökyüzüne asılı kalmış gibi duran Sümela Manastırı, yüzyıllardır görenleri kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Deniz seviyesinden 1.150 metre, vadi tabanından ise yaklaşık 300 metre yükseklikte konumlanan bu mimari şaheser, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda insan azminin ve mühendislik dehasının taşa kazınmış halidir.
Bulutların üzerindeki bu gizemli yapı, her yıl yüz binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlarken, akıllarda hep aynı soruyu bırakıyor: "O dönemde, bu teknolojiyle bu yapı buraya nasıl inşa edildi?" İşte bu makalede, Sümela Manastırı efsanesinin ötesine geçerek, yapının teknik detaylarını, tarihsel sürecini ve ziyaretiniz sırasında bilmeniz gereken tüm ince ayrıntıları ele alacağız. Hem tarih tutkunları hem de doğa severler için eşsiz bir rota olan bu manastır, Ortodoks Hıristiyan dünyası için de paha biçilemez bir manevi değere sahiptir. Fresklerindeki renklerin sırrından, kayaların nasıl oyulduğuna kadar, Sümela'nın tüm gizemlerini çözmek için okumaya devam edin.
Sümela Manastırı, diğer adıyla Meryem Ana Manastırı (Panagia Soumela), Bizans dönemine ait, kayalıkların içine oyularak inşa edilmiş bir Rum Ortodoks manastır ve kilise kompleksidir. "Sümela" adının, "siyah" anlamına gelen "melas" kelimesinden türediği düşünülmektedir. Bu isimlendirmenin, manastırın kurulduğu koyu renkli Karadağlar’dan mı, yoksa buradaki Meryem Ana ikonunun renginden mi geldiği hala tartışma konusudur.
Bu yapı kompleksi, temel olarak şu bölümlerden oluşur ve bu alanlarda kullanılır:
Günümüzde ise [Sümela Manastırı], aktif bir manastır olmaktan ziyade, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir müze ve ören yeri olarak kullanılmaktadır. Ancak, 2010 yılından bu yana her yıl 15 Ağustos'ta (Meryem Ana'nın Göğe Yükseliş Günü), Fener Rum Patriği yönetiminde özel izinle düzenlenen ayinlere ev sahipliği yaparak dini işlevini de sembolik olarak sürdürmektedir.
Sümela'nın inşası, modern mühendislik araçlarının olmadığı bir dönemde (M.S. 365-395 yılları arasında başladığı rivayet edilir) gerçekleştirilmiştir. Bu durum, yapının teknik özelliklerini daha da etkileyici kılmaktadır.
İnşaat Tekniği ve Mimari Detaylar:
Kaya Oyma Tekniği:
Manastır, bir bina gibi temelden yukarıya doğru değil, yukarıdan aşağıya ve içten dışa doğru oyularak inşa edilmiştir. İşçiler, sarp kayalıklardan iplerle sarkarak önce yüzeyde durabilecekleri küçük alanlar açmış, ardından mağaranın içini genişletmişlerdir. Bu yöntem, hem doğal koruma sağlamış hem de malzeme taşıma zorluğunu kısmen azaltmıştır.
Su Kemeri Sistemi:
Manastırın su ihtiyacını karşılamak için dağın yamacına yaslanmış, çok gözlü ve kemerli büyük bir su yolu inşa edilmiştir. Bu kemerler, uzaktaki su kaynaklarını manastıra taşımak için mükemmel bir eğimle tasarlanmıştır.
Freskler (Duvar Resimleri):
Manastırın iç ve dış duvarları, İncil’den sahnelerin, Hz. İsa ve Meryem Ana figürlerinin yer aldığı fresklerle kaplıdır. Teknik olarak bu freskler, üç farklı dönemde yapılmıştır. En alt tabakadaki fresklerin 14. yüzyıla, en üst tabakadakilerin ise 18. yüzyıla ait olduğu tespit edilmiştir. Kullanılan boyaların yüzyıllarca canlı kalmasının sırrı, bitki kökleri ve yumurta akı gibi doğal bağlayıcıların karışımında saklıdır.
Yapı Malzemeleri:
Ana yapıda yerel volkanik taşlar kullanılmış, iç mekan bölmelerinde ise ahşap işçiliği öne çıkmıştır. Ancak ahşap kısımların çoğu yangınlar ve zamanın etkisiyle günümüze ulaşamamıştır.
Sümela Manastırı, tarih boyunca bir eğitim, ibadet ve savunma merkezi olarak kullanılmıştır. Ancak zamanın ve doğanın yıpratıcı etkisi, yapının "değiştirilmesini" yani restore edilmesini zorunlu kılmıştır. Peki, bu kadar sarp bir yerdeki tarihi yapı nasıl restore edilir?
Adım Adım Restorasyon ve Değişim Süreci:
Bu süreç, Türkiye'nin en zorlu restorasyon projelerinden biri olarak kabul edilir ve endüstriyel dağcılar tarafından yürütülmüştür.
Kaya Islahı (Çelik Ağ Örme):
Ziyaretçilerin güvenliği için en büyük tehdit, yukarıdan düşme riski olan kayalardı. Dağcılar, manastırın üzerindeki devasa kaya bloklarını özel tekniklerle sabitledi veya kontrollü bir şekilde düşürdü. Ardından tüm yamaç, görünmez çelik ağlarla kaplandı.
Fresklerin Temizlenmesi:
Yüzyılların getirdiği is, toz ve insanların kazıdığı yazılar, uzman restoratörler tarafından mikro enjeksiyon yöntemleri ve özel solüsyonlarla temizlendi. Fresklerin orijinal renkleri ve detayları ortaya çıkarıldı.
Gizli Geçitlerin Açılması:
Son restorasyon çalışmaları sırasında (2015-2021 arası), daha önce bilinmeyen "Çile Odası" ve kuzey çatıdaki gizli şapeller keşfedildi. Bu alanlara ulaşımı sağlayan ahşap yollar ve merdivenler yeniden inşa edildi.
Ulaşım Yollarının İyileştirilmesi:
Manastıra çıkan patika yol, doğal dokuya zarar vermeden taş döşemelerle yenilendi ve korkuluklar eklendi. Ayrıca teleferik projesi gündeme gelerek erişimin kolaylaştırılması hedeflendi.
Bu değişim, yapının ruhunu bozmadan, onu gelecek nesillere "müze" formatında aktarmak amacıyla yapılmıştır.
Efsaneye göre manastırın kuruluşu, Atina'lı iki keşiş olan Barnabas ve Sophronios'un gördüğü ortak bir rüyaya dayanır. Rüyalarında; Hz. İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka tarafından yapıldığına inanılan ve Meryem Ana'nın bebek İsa'yı kollarında tuttuğu kutsal bir ikonun, Trabzon'daki Karadağ'a uçtuğunu ve oradaki bir mağaraya yerleştiğini görürler.
Birbirinden habersiz yola çıkan bu iki keşiş, Trabzon'a geldiklerinde karşılaşırlar ve rüyalarını birbirlerine anlatırlar. İkonun bulunduğu mağarayı keşfettiklerinde, buraya bir manastır kurmaya karar verirler. M.S. 386 yılında ilk temelleri atılan yapı, tarih boyunca Bizans İmparatorları ve Osmanlı Padişahları tarafından korunmuş, genişletilmiş ve ayrıcalıklar tanınmıştır. Özellikle Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet'in fermanıyla dokunulmazlık kazanmış, Yavuz Sultan Selim ise manastıra iki büyük şamdan hediye etmiştir.
Trabzon şehir merkezine yaklaşık 47 km uzaklıkta olan manastıra ulaşım oldukça kolaydır, ancak son bölüm biraz kondisyon gerektirebilir.
Sümela Manastırı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı olduğu için Müzekart geçerlidir. Türk vatandaşları Müzekart ile yılda iki kez (veya Müzekart+ ile sınırsız) ücretsiz giriş yapabilirler. Müzekart'ı olmayan yerli ve yabancı turistler için giriş ücreti her yıl güncellenmektedir. 2024-2025 dönemi için güncel fiyatları Bakanlığın resmi sitesinden veya gişeden kontrol etmekte fayda vardır.
Ziyaret saatleri genellikle yaz döneminde (Nisan-Ekim) 08:00 - 19:00, kış döneminde (Kasım-Mart) ise 08:00 - 17:00 arasındadır. Ancak hava koşulları ve restorasyon çalışmaları nedeniyle bu saatlerde değişiklik olabilir. Gitmeden önce mutlaka son durumu kontrol etmelisiniz.
Bu sorunun cevabı hem "manevi" hem de "güvenlik" nedenlerine dayanır.
Manastırın duvarlarını süsleyen freskler, adeta bir "resimli İncil" niteliğindedir. Okuma yazma oranının düşük olduğu dönemlerde halka dini hikayeleri anlatmak için kullanılmıştır. Fresklerde; Adem ile Havva'nın yaratılışı, cennetten kovulma, Hz. İsa'nın doğumu, mucizeleri, çarmıha gerilişi, dirilişi ve Meryem Ana'nın hayatı detaylıca tasvir edilmiştir.
Ne yazık ki fresklerin bir kısmı zamanla tahrip olmuştur. Bunun nedenleri arasında; depremler ve su sızıntıları gibi doğal etkenlerin yanı sıra, insan faktörü de büyüktür. Geçmişte define arayıcılarının verdiği zararlar, ziyaretçilerin isimlerini kazıması (grafiti) ve 1923 Mübadelesi sonrası manastırın sahipsiz kaldığı dönemde çobanların ateş yakması gibi olaylar fresklere zarar vermiştir. Son restorasyonla bu tahribat durdurulmuş ve mevcut freskler koruma altına alınmıştır.
Sümela Manastırı, dünyadaki diğer kaya manastırları ve Türkiye'deki benzer yapılarla kıyaslandığında benzersiz özelliklere sahiptir.
Sümela, Meteora'ya göre daha "gizli ve içe dönük" bir yapıdayken, Vazelon Manastırı'na göre çok daha iyi korunmuş ve turizme kazandırılmıştır.
Karadeniz turuna çıkanlar genellikle Uzungöl, Ayder Yaylası ve Sümela arasında tercih yapmak zorunda kalır veya hepsini sıkıştırmaya çalışır. Ancak [Sümela Manastırı], şu avantajlarıyla diğerlerinden ayrılır:
Sümela Manastırı, taşın sabırla işlendiği, inancın doğayla bütünleştiği ve tarihin canlı bir tanığı olarak orada, Karadağ'ın yamacında sizi bekliyor. Bu sadece bir gezi değil, zamana meydan okuyan bir masalın içine giriştir. Trabzon'a yolunuz düştüğünde, bu mistik atmosferi solumadan, o dik merdivenleri çıkıp vadiye tepeden bakmadan dönmeyin.
Tarihe dokunmak ve bulutların üzerindeki bu eşsiz mirası keşfetmek için Trabzon biletinizi hemen şimdi planlayın!
Muhabir : İrfan Üstün