Kartlalların ömürlerini tahmin edeniniz var mıdır acaba ?
Kartallar tam 160 ile 200 yıl arasında yaşamlarını sürdürebilirler. Ama ortalama ömürleri 80 yıldır. Genellikle kartallar 80 yaşından sonra ölürler. Ölüm sebepleri de yaşlılık değildir ha, tek sebep AÇLIKTIR. Çünkü, 80 yaşına gelen kartalın, kanatları öyle bir büyümüş ve ağırlaşmıştır ki uçamamaktadır. Gagası o kadar ki uzamıştır ki avlanamamakta ve bulduğu avı yiyememektedir. Pençeleri ise öyle bir uzamıştır ki artık birbirine dolanmış, avlanmak bir kenarda dursun doğru dürüst yürüyememektedir. Bütün bu sebeplerden dolayı kartallar 80 yaşında ölüme mahkum olurlar. Ama…
Kartalların ömürlerini uzatabilmek için bir şansı vardır. Bu şansın farkındadır her kartal. Bunun için bir bedel gerektiğini de bilir. Bu tek şans, DEĞİŞİM dir.
Bu değişim için yola çıkan kartal şu aşamalardan geçer,
İlk önce gider bir dağın başına büyük bir kayalığın önüne ve gagasını kayaya vurmaya başlar…vurur kanlar içinde kalacağını bilse dahi, acı çektiğini bilmesine rağmen. Başka çaresi yoktur. Çünkü, değişim şarttır. Yoksa ölümün pençesi bırakmaz peşini…
Gagasını kırıp küçültükten sonra yaklaşık 15 gün bekler ki iyileşsin… tabi bu arada yine açtır. Gagası iyileştikten sonra, bu sefer o gagası ile tek tek tırnaklarını kırmaya başlar. Kanlar içinde bütün tırnaklarını kırdıktan sonra yine bir 15 gün bekler ki iyileşsin. Açlığı devam etmektedir bu arada… 15’inci günün sonunda, bu sefer tırnakları ile kanatlarını yolmaya başlar, seyreltmeye başlar ve nihayet artık uçabilecek hafifliğe ulaşır.
Değişim için her şeyi göze alan kartal, artık avlanabilmekte ve ömrünü iki katına çıkarabilmiştir. Ödediği o bedellere karşılık. Ve biz insanlar…
Bir yerde, bir şeyde, bir zamanda değişimi kendimizde görmek istiyorsak, bazı bedelleri ödememiz gerektiğini bilmeliyiz. Değişim şarttır, çünkü o olmazsa hiçbir şeyin anlamı kalmayacak, hem değişim hem de dönüşüm insan hayatına yön ve anlam veren iki olgudur.
Ömrünün kalan kısmını güzellikler içinde geçirmek istiyorsa bir insan, bilsin ki kartal gibi bir yüreğe sahip olmalı, gerekirse kanlar içinde kalmayı bilecek, aç kalmayı göze alacak, azalarını kanlar içinde bırakacak olsa dahi pes etmeyecek ve sonuna kadar sabredecek… bu şekilde mutlak değişimi elde edebilir. Yoksa öyle bedel ödemeden fedakarlık ortaya koymadan değişim ve dönüşümün nasıl olacağını zannediyor bu insan.
İnsan hayatında bu değişim ve dönüşüm bazen çalışmak olarak karşımıza çıkar, bazen ise okumak, bazen emretmek bazen ise emre uymak, bazen gitmek bazen ise gelmek olarak karşımıza çıkar ve bazen ölümü göze alarak savaşmayı, bazen ise özlenilen o günler için acı çeke çeke bedel ödemeyi gerektirir.
Duygu ve düşünce umudu besler, umut kalbi besler, kalp acıları ve sevinçleri besler, acı ve sevinçler insanı bir şey yapmaya sevkeder, azalarla bütün bunların gerçekleştirilmesi için yapılan birçok şey DEĞİŞİM.
Günler takvimden düşerken, hayatımızın her yaprağı üzerinde geçmişin izleriyle dolu bir hikaye barındırır. Bu makalede, sıradan bir takvim yaprağı aracılığıyla zihinlerimizi sarsacak gerçekçi bir gerilim deneyimi yaşamaya hazır olun…
Takvim yaprağı, sadece bir nesne olmanın ötesine geçerek bir sembol haline gelir. İnsan zihninin karanlık köşelerine ışık tutan bu sembol, geçmişin izlerini kovalayan bir karakterin hikayesini anlatır. Okuyucu, karakterin korkularını, umutlarını ve sırlarını paylaşırken kendi düşüncelerini de sorgulamaya başlar.
Zaman, akıp giden bir nehir; her bir yaprağı, kadim bir tarihin tanıklığına dönüşür. Takvim yaprakları, hayatımızın sessiz tanıklarıdır. Onlar, geçmişin hikayelerini, bugünün anılarını ve yarının umutlarını taşırlar. Her bir yaprak, bir insanın dönüm noktası olabilir; bir karar, bir aşk, bir veda ya da yeni bir başlangıç.
Bir yaprak düşünün, yıllar öncesinden kopup gelmiş ve sizin elinizde hafifçe titreyen. Üzerindeki tarih, belki de hayatınızın en önemli gününe işaret ediyor. O gün, sizin için bir tecrübeye, bir ders alınmışa, belki de bir zaferin simgesine dönüşmüş. O yaprak, sizin hikayenizin bir parçası, sizin kadim tarihiniz…
İnsan ruhunun derinliklerine inen bu takvim yaprağı derin izler bırakırken, her birimiz, hayatımızın belli dönemlerinde, kendi içsel mücadelelerimizle yüzleşiriz. Bu mücadeleler, bizi biz yapan tecrübelerdir. Takvim yaprağının üzerindeki tarih, belki de bir kişinin en karanlık gününü, en büyük sınavını temsil ediyor. Ama aynı zamanda, o günün üstesinden gelmenin, karanlığı aydınlığa çevirmenin de bir simgesi…
Geleceğe dair umutlarımız, her zaman yarının yapraklarında saklıdır. Her yeni gün, yeni bir sayfa, yeni bir fırsat demektir. Geçmişin yaprakları, bize nereden geldiğimizi hatırlatırken, geleceğin yaprakları, nereye gidebileceğimizin hayalini kurmamıza olanak tanır. Umut, insan ruhunun besinidir ve her bir takvim yaprağı, bu umudu yeşertme potansiyeline sahiptir.
Yazının Devamı